Son günlerde, İsrail ordusu ciddi bir krizin eşiğine geldi. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan en trajik olaylardan biri olan soykırım psikolojisi, pek çok askerin ruh sağlığını derinden etkiliyor. 2023 yılı itibariyle, orduda 18 askerin intihar etmesi, çeşitli sosyal ve psikolojik sorunların birikimini gözler önüne seriyor. Soykırım, insanların sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda ruhsal ve psikolojik olarak da büyük yaralar açmaktadır. Askerlerin bu durumu düşündükçe yaşadığı derin acılar, intiharlar gibi trajik sonuçlara yol açabiliyor. Bu durum, hem askeri hem de sivil toplum tarafından ele alınması gereken bir sorudur.
Soykırım psikolojisi, insanların yalnızca hayatta kalma içgüdülerini değil, aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da etkileyen, derin bir psikolojik travma türüdür. Askerler, savaş kondisyonunda yaşadıkları deneyimlerinin yanı sıra, yaptıkları eylemlerle ilgili derin bir suçluluk hissi yaşayabiliyorlar. Özellikle, sivil hedeflere yönelen saldırılarda, yaşanan çatışmaların ruhsal yükü, bireylerin zihinlerinde kalıcı izler bırakmaktadır. İfade edilmeyen bu duygular, zamanla birikerek intihar riski oluşturmaktadır. Ahlaki çatışmalar, bireylerin kendilerine, silah arkadaşlarına ve hatta ailelerine karşı hissettikleri duygusal bölünmelere neden olmaktadır.
Sadece son birkaç yıl içerisinde, intihar vakalarının artışı, askeri çevrelerde derin endişelere yol açtı. 2020-2023 yılları arasında, intihar vakalarının %30 artması, yetkililerin dikkatini çekmiş durumda. Bu durum, psikolojik destek ve tedavi programlarının acilen gözden geçirilmesi gerektiğini göstermektedir. Uzmanlar, bu tür durumların önlenebilmesi için psikolojik destek sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Askerlerin ruhsal durumları, savaş dönüşü hayata adaptasyon sürecinde çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Bu tür önlemler alınmadığı sürece, çatışma sonrası dönemde ruh sağlığı sorunları ile başa çıkmak giderek zorlaşacaktır.
İtalya'da, (2021) yıllarında benzer durumlardan dolayı psikolojik destek alan asker sayısında büyük bir artış gözlemlenmiştir. Uzmanlar, bu tür sorunların üstesinden gelinmesi için sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ailelerin, arkadaşların ve toplumun diğer kesimlerinin, askerlere karşı sergileyeceği duyarlılık, hayatta kalma şansını artıracaktır. Sosyal bağların güçlendirilmesi, bireylerin ruhsal sağlığını olumlu yönde etkileyebilir.
Türkiye ve diğer ülkelerde de benzer sorunlar yaşanmakta. Tüm bu nedenlerden dolayı, genç askerlere yönelik eğitim ve destek programlarının ihmal edilmesi, sosyal sorunların daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Genç asker ruhunu yakından tanıyan ve anlayan uzmanların rehberlik etmesi büyük önem taşımaktadır. Kriz anlarında profesyonel destek almak, hayat kurtarıcı olabilir.
Son olarak, İsrail ordusundaki bu intihar vakaları, yalnızca birer istatistik değil; aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Toplumun geneli, ruh sağlığına dair daha fazla farkındalık yaratmalı, normalleştirilmiş intihar konuşmalarını hayata geçirmelidir. İleriye dönük olarak, bu tip trajik olayların önlenmesi adına tüm tarafların bilinçlenmesi ve sorumluluk alması gerekmektedir. Bu sorunla başa çıkmak, yalnızca askeri bir önlem değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.