Son yıllarda kadına yönelik şiddet vakaları ülke gündeminde önemli bir yer tutarken, birçok davada yaşanan adaletsizlikler toplumun tepkisini çekiyor. Elde edilen verilere göre, cinsiyet temelli şiddet suçlarının cezasız kalma oranı giderek artıyor. Bu durumun son örneği, Sinem İ. isimli kadının yaşadığı korkunç bir olayda karşımıza çıktı. Eski kocası tarafından 7 yerinden bıçaklanan Sinem, hayatta kalma mücadelesi verirken, mahkeme her nedense sanık için beklenmedik bir iyi hal indirimi uyguladı. Bu durum, toplumun adalet sistemine olan güvenini sarsma noktasına getirdi.
Olay, geçtiğimiz yaz günlerinde İstanbul'da baş gösterdi. Sinem İ., eski eşi M.A. tarafından bir alışveriş merkezinin otoparkında aniden saldırıya uğradı. M.A., Sinem’e karşı öfke dolu bir şekilde 7 yerinden bıçak vurdu. Çevredeki vatandaşların hemen müdahale etmesiyle Sinem, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Bu süreçte sağlık ekipleri ve polis, olay yerine hızlıca intikal etmiş; başta Sinem’in durumu olmak üzere gerekli tedbirleri almıştır. Sinem’in hayata dönmesi bir nebze sevindirici bir gelişme olsa da, yaşadığı travma ve kaygı, onu derinden etkilemeye devam etti.
M.A., adli süreç sonucunda mahkemeye çıkarıldığında, toplumun ve medyanın gözleri bu davaya çevrildi. Sinem, yaşadığı korkunç olaydan sonra savunmasız kalmış, üzerindeki travma ömür boyu sürecek bir iz bırakmıştı. Ancak mahkemede beklenmedik bir gelişme yaşandı. M.A., ifade verirken mahkemede gösterdiği iyi hal nedeniyle cezasında indirime gidilmesi talebinde bulundu. Mahkeme heyeti de bu talebi göz önünde bulundurarak sanık lehine bir karar aldı ve cezayı 6 ay indirimle verme kararı aldı. Bu durum, mahkeme sürecinde kurbanın maruz kaldığı şiddetin ne denli ciddiyet içinde ele alındığını sorgulattı.
Mahkeme kararının ardından sosyal medya ve birçok sivil toplum kuruluşu, bu duruma karşı tepki göstermeye başladı. "Kadına şiddete hayır" diyen kuruluşlar, durumu imza kampanyaları ve eylemlerle protesto ettiler. Birçok kadın, bu olayın sembolü haline geleceğini belirterek, adaletin yerini bulması için seslerini yükseltmeye devam edeceğini ifade etti. Adalet arayışında olan kadınlar için bu durum bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor fakat pek çok kişi, verilen cezanın ciddiyetsizliğine dikkat çekiyor. Soğukkanlılıkla yapılan bu değerlendirmeler, toplumsal bir farkındalık yaratmaya yönelik önemli bir adım olarak yorumlanıyor.
Olayın ardından Sinem’in aile ve yakın arkadaşları, yaşadığı travmayı hafifletecek destek sağlayacak kurumlarla iletişime geçti. Hem psikolojik destek almak hem de toplumsal dayanışmayı artırmak adına çeşitli etkinlikler düzenlemeye karar verdiler. Bu süreçte yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen Sinem’in hayatına tekrar yön verebilmesi için bir araya gelen arkadaşları, ona destek olmayı sürdürüyor. Sinem’in hikayesi, yalnızca kendi hayatı için değil, birçok kadının sesi haline gelme potansiyeli taşıyor.
Sonuç olarak, Sinem’in yaşadığı olay, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin her geçen gün artarak devam ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Mahkeme kararları ve yürütülen safhaların adalet anlayışına ne denli mevcut olduğunu sorgulamalarla dolu bir süreç başlatması açısından oldukça kritik. Sinem ve onun gibi diğer kadınların haklarını savunmak, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluktur. Kadınların yaşamlarını korumak ve onlara karşı işlenen suçların cezasız kalmaması için toplumun her kesiminin üzerine düşen görevler vardır.