7 yaşındaki Meryem'in hikayesi, her gün birçok insanın yaşadığı ama pek azının dile getirdiği bir gerçeği gözler önüne seriyor. 25 kilodan 10 kiloya düşmesi, sadece onun bedensel durumunu değil, aynı zamanda yoksulluk, açlık ve çaresizlik gibi evrensel sorunları da sembolize ediyor. Küçük Meryem, açlıkla mücadelesi sırasında sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da büyük bir baskı altında kalıyor. Bu durum, sadece onun değil, çevresindeki birçok çocuğun ve ailenin dramını da gözler önüne seriyor. Şimdi, Meryem’in hikayesini daha yakından inceleyelim.
Meryem, Türkiye’nin güneydoğusundaki bir köyde yaşıyor. Ailesi, tarım ve hayvancılık gibi geleneksel geçim kaynaklarıyla hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Ancak, son yıllarda iklim değişikliği, ekonomik zorluklar ve tarım ürünlerinin değer kaybetmesi, bu ailelerin yaşam standartlarını ciddi şekilde etkilemiş durumda. Meryem'in ailesi, gün geçtikçe artan gıda fiyatları ve işsizlik sebebiyle büyük bir maddi sıkıntı içinde. Gıda temininde yaşanan zorluklar, Meryem’in sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerin başında geliyor. Zaman zaman günlerce aç kalan Meryem, ihtiyaç duyduğu besinleri bulmakta zorluk çekiyor.
Meryem'in 25 kilodan sadece 10 kiloya düşmesi, fiziksel olarak ciddi sağlıklı sorunlarla karşı karşıya kalmasının bir belirtisi. Düşük kilolu çocuklar, bağışıklık sistemlerinin zayıflaması, büyüme geriliği ve çeşitli hastalıklara karşı daha savunmasız hale geliyor. Özellikle bu yaş grubundaki çocuklar için yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı bir gelişim için elzemdir. Meryem gibi çocuklar, yeterli beslenme olmadan hastalıklara karşı daha açık bir hedef haline geliyorlar. Vücutlarının ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerden mahrum kalan Meryem, bu durumun sonucunda sürekli yorgunluk, halsizlik ve dikkat eksikliği çekiyor. Bu da onun okul başarısını olumsuz etkiliyor ve sosyal hayatında geri planda kalmasına sebep oluyor. Ailelerin sağlıklı gıda alımını sürdürebilmesi için toplumsal dayanışma ve devlet desteği büyük önem taşıyor.
Meryem’in durumu, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumda daha geniş bir sorunun yansıması. Bütün bu mücadele, pek çok aile için günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda. Yetersiz sosyal yardım, kayıtsız sağlık hizmetleri ve eğitimden yoksun kalma gibi faktörler, bu gibi çocukların geleceklerini karartmaktadır. Meryem'in sadece açlıkla değil, aynı zamanda hayallerine ulaşabilme mücadelesi de söz konusu. Eğitim hakkı elinden alınan çocukların sayısı her geçen gün artarken, Meryem gibi çocuklar bir umuda tutunmaya çalışıyor. Çocukların sağlıklı bir yaşam sürmeleri için toplumun keşkelerine büyük bir reform yapılması gerektiği aşikar: Eğitim, sağlık ve gıda güvenliği, temel haklar olarak yeniden gözden geçirilmelidir.
Meryem ve onun gibi çocukların dramı, yaşadıkları zorluklar, sadece bireysel hikayeler değil, aynı zamanda toplumun bir yansıması. Yardımsever kuruluşların, bireysel bağışçıların ve sosyal projelerin bu çocuklar için hayati önem taşıdığı ortada. Eğitim ve sağlık alanında yapılacak olan yatırımlar, bu çocukların sadece yaşamasını değil, aynı zamanda sağlıklı bir birey olarak toplumda yer almasını sağlayabilir. Küçük Meryem’in hikayesi, empati ve dayanışma ile güçlü bir ses haline gelebilir. Unutulmamalıdır ki, her çocuğun hayatı değerlidir ve hayatta kalma mücadelesindeki her çocuğa destek olmak, hepimizin sorumluluğudur.
Son olarak, Meryem’in yaşadığı bu zorluklar, toplum olarak harekete geçmemiz gerektiğine dair çarpıcı bir uyarı niteliğinde. Geleceğimiz olan çocuklarımıza daha iyi bir dünya sunabilmek için, hem bireysel hem de toplumsal boyutta adım atmalıyız. İhtiyaç sahibi ailelere nasıl destek olabileceğimizi düşünmek ve bu konuda farkındalığı artırmak, her birimizin sorumluluğudur. Meryem gibi çocuklar için toplum olarak el birliğiyle bir şeyler yapmalıyız, çünkü her çocuğun hayatta kalma hakkı vardır ve bu hakka sahip çıkmak, bizim elimizde!