Son günlerde sosyal medyada geniş yankı uyandıran bir olay, gençlerin maruz kaldığı saldırıyla gündeme geldi. İki genç, bir grup tarafından şiddete uğrayarak daha da infial yaratan bir durumla karşı karşıya kaldılar. Saldırganların, gençlerle alay edip "Abinin selamı var" diyerek gerçekleştirdiği bu saldırı, hem bir nefret suçu niteliğindeki şiddeti gözler önüne serdi hem de bireylerin cinsiyet kimliği üzerine yapılan tahkir edici bir toplum algısını ortaya koydu.
Bir arkadaş grubu olarak bir araya gelen gençler, sıradan bir gün geçirmeyi düşünerek dışarıya çıktılar. Ancak beklenmedik bir şekilde bir grup erkek, gençlerin yanına yaklaşarak alaycı bir şekilde "Abinin selamı var" diyerek saldırdı. Düşük bir anlayış ve cinsiyet ayrımcılığını gözler önüne seren bu saldırı, hızla el ve yumrukların havada uçuşmasına dönüştü. Gençler, saldırganlar tarafından darp edilirken, aşağılayıcı bir şekilde etek giydirilerek sosyal medyada alay konusu haline getirildiler.
Olayın yankıları hızla yayıldı ve sosyal medya üzerinden birçok kişi duruma tepki gösterdi. "Korkmuyoruz, bu tür saldırılar bizi yıldırmayacak" diyen gençler, baskıcı bir cinsiyet anlayışını reddettiklerini ve bu tür olayların toplumda birer ayrımcılık örneği olduğunu vurguladılar. Sosyal medyada tepkilerin büyümesi üzerine, vicdan sahibi birçok insan da destek mesajları göndermeye başladı.
Bu tür olaylar, yalnızca bireyleri değil, toplumu da derinden etkileyen bir cinsiyet eşitsizliğinin yanı sıra, güç dinamiklerini de açığa seriyor. Kesinlikle kabul edilemez bir tutum sergileyen bu davranışlar, mağdurların psikolojik ve sosyal açıdan olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Özellikle genç yaşta yaşanan bu tür travmalar, bireylerin kendilik algısını ve toplumsal cinsiyet kimliklerini ciddi biçimde zedeler.
Birçok insan, bu konuda daha etkin bir toplumsal bilinçlenmeye ihtiyaç duyulmasını savunuyor. Eğitim sistemlerinin ve aile yapılarının, cinsiyet algıları üzerindeki etkilerinin sorgulanması gerektiği vurgulanıyor. İlerleyen yıllarda toplum, bu tür olayları önlemek için daha duyarlı bir yaklaşım benimsemelidir. Şiddetin her türlüsüne karşı durmak ve bireylerin özgürlüklerine saygı duymak, insan haklarının en temel ilkelerindendir. Bununla birlikte, mağdurların yaşadıkları travmanın aşılması için destek ve yardıma ihtiyaçları olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir.
Bu alandaki farkındalığın artmasıyla beraber, hukukun da bu tür vakalara karşı daha sert önlemler alması bekleniyor. Toplumun her kesiminin cinsiyet eşitliği ve karşılıklı saygı konusunda harcayacak çok yolu olduğu aşikâr. Gençlerin karşılaştığı bu tür olaylar, toplumun ilerlemesi için ortak hareket etme gerekliliği ve adaletin sağlanması adına bir uyanış çağrısı niteliği taşıyor.
Son olarak, gençlerin bu zorlu süreçten sağ çıkmaları için sadece toplumsal destek değil, aynı zamanda yasal süreçlerin de işletilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Saldırılar, cezasız kalmamalı ve bireylerin haklarını savunan bir sistemin varlığına ihtiyaç bulunmaktadır. Dünya genelinde, cinsiyet temelli şiddeti sona erdirmek için başlatılan kampanyalar, bu tür olayların önüne geçmek amacıyla geleceği şekillendirme potansiyeline sahiptir. Gelecek nesillere bırakılacak en değerli miras da işte bu cinsiyet eşitliği ve insan hakları anlayışının tam anlamıyla benimsenmesidir.