Günümüzde kadına yönelik şiddet olayları maalesef artış göstermekte ve toplumda derin yaralar açmaktadır. Son yaşanan bir olay, bu sorunun ne denli ciddiye alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. A.B. adlı genç bir kadın, birlikte yaşadığı erkek arkadaşı tarafından maruz kaldığı şiddeti anlatarak sosyal medyada büyük bir yankı uyandırdı. Onun yaşadığı korku dolu günler, sadece kendi hayatını değil, aynı zamanda çevresindeki birçok kadının da durumunu sorgulamasına sebep oldu.
A.B., birlikte yaşadığı erkek arkadaşının kendisine uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddeti gözler önüne serdi. Kadının verdiği ifadeler, birçok kişinin saçını başını yolmasına neden olacak türden. Öncelikle, yaşadığı sıkıntıları herkese duyurmak için sosyal medyayı tercih eden A.B., paylaşımlarında yaşadığı dehşeti sık sık dile getirdi. A.B., "Küçük bir tartışmanın ardından başlayan şiddet, bir süre sonra rutin bir hal aldı. Artık onun yanında kendimi güvende hissetmiyordum," diyerek yaşadığı korkuyu gözler önüne serdi.
Olay sadece fiziksel şiddetle sınırlı kalmadı; sıklıkla yaşadığı psikolojik baskı ve manipülasyon da cabasıydı. A.B., erkeğinin kendisini yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal anlamda da nasıl iflas ettirdiğini şu sözlerle ifade etti: "Her gün beni daha da içe kapalı bir hale getirdi. Ne giyineceğimden, kimi arayacağıma kadar her şeye karışmaya başladı." Bu durum, birçok kadının yaşadığı bir duygusal istismar sürecini akıllara getirdi.
Bu tür olaylar, sadece bireysel yaşamları değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunu da gözler önüne seriyor: Cinsiyet eşitsizliği. Kadına yönelik şiddet, çoğunlukla erkek egemen bir toplum yapısının bir sonucudur. A.B.'nin durumu, kadınların hala birçok toplumda ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğünü bir kez daha hatırlatıyor. Bu tür şiddeti önlemek için, yalnızca yasa ve ceza sisteminin değil, aynı zamanda eğitim sisteminin de gözden geçirilmesi gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşları, A.B. gibi mağdurlara yardım etmek amacıyla birçok program ve kampanya yürütmektedir. Kadınların kendi haklarını savunabilmeleri ve bu tür şiddet olaylarından kurtulabilmeleri için toplumsal farkındalığın artırılması gerekiyor. Genç yaşından dolayı büyük bir travma yaşayan A.B., yaşadığı olayları unutmamanın yanı sıra, benzer durumdaki kadınlara ses olmak istediğini belirterek, “Kendimi kurtardım, ama başka kadınların da bu durumdan etkilenmemesini istiyorum," dedi. Bu ifadeleri, diğer kadınlar için ilham kaynağı olmayı hedefliyor.
Bu olay, toplumu harekete geçirmek amacıyla bir çağrıyı da beraberinde getiriyor. İnsanların, komşuları ya da çevrelerinde benzer olaylar yaşayan kadınları desteklemek için adım atmalarının önemi vurgulanıyor. A.B.’nin yaşadığı tecrübeden yola çıkarak, bir bütün olarak toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının, bireylerin karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde sürdürülebilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Böyle trajik olayların bir daha yaşanmaması temennisiyle, A.B. gibi kadınların yaşadığı travmaların üstesinden gelebilmesi için, toplumsal farkındalığın artırılması ve kadın haklarının korunması gerekmektedir. Kurumlar, bireyler ve toplum olarak birlikte hareket edilmeli, kadına yönelik şiddete karşı dur denilmelidir. Unutulmamalıdır ki, şiddetin önlenmesi yalnızca devletin değil, hepimizin sorumluluğudur.