Türkiye, son yıllarda artan kadın şiddeti vakaları ile sarsılmaya devam ediyor. Her gün, kadınlar evlerinde, iş yerlerinde veya sokakta, yaşam haklarını tehdit eden durumlarla karşı karşıya kalıyor. Bu noktada, toplumun sessiz kalmasının sonuçları ve adalet arayışının önemine dikkat çeken Zeynep’in hikayesi, birçok kadının yaşadığı benzer trajedilerin simgesi haline geldi. Zeynep'in yaşadığı tehditler, dövülme ve bıçaklı saldırılar, onun için sadece fiziksel bir tehlike değil aynı zamanda psikolojik bir savaşın göstergesi oldu. Zeynep, yaşadığı tüm bu zorluklar sonrasında "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" sorusuyla haykırıyor. Bu haber, Zeynep’in hikayesini ve kadınların karşılaştığı zorlukları detaylandırarak, toplumda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Zeynep, 28 yaşında genç bir kadın. Hayatı boyunca karşılaştığı zorlukları anlatırken, en çok da sevdiği kişilerden gördüğü şiddetin kendisini nasıl etkilediğini vurguluyor. Öncelikle, ilişkilerinde yaşadığı duygusal ve fiziksel şiddeti dile getiriyor. İlk yaşadığı tehdit, onun için sıradan bir günün başlangıcıydı. Ancak o gün, hayatını sonsuza dek değiştirecek bir dünyanın kapıları aralandı. Zeynep, "Bir kısım insanlar, şiddetin sadece fiziksel olduğunu sanır. Oysaki şiddet, ruhun derinliklerine kadar işler. Eşimin sözlerindeki keskinlik, daha önce hiç yaşamadığım bir korkuyu hissettirdi," diyerek hissettiği çaresizliği dile getiriyor.
Zeynep’in yaşadığı her olay, dışarıdan bakıldığında basit bir kavga gibi görünse de onun için her seferinde hayatı tehdit eden bir korkuya dönüşmüştü. "Dövmek, sadece bedeni incitmek değil; aynı zamanda ruhu da ezmek," diyor Zeynep. Geçmişte yaşadığı bu olaylar onu derinden etkiledi; yaşadığı her dayak, sadece fiziksel yaralar değil, aynı zamanda ruhunda açtığı derin yaralar bıraktı. Bıçaklı saldırıya uğraması ise onun hayatının dönüm noktası oldu. “O an, hayatta kalmak için değil, yaşamak için savaşmam gerektiğini anladım. Ama o savaşın ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezdim,” sözleriyle o korku dolu anları aktarıyor.
Zeynep, yaşadığı bu zorlukları anlatırken, aynı zamanda toplumun bu olaylara karşı gösterdiği tepkisizlikten de dem vuruyor. "Birçok insan, şiddet mağdurlarına daha fazla duyarsız kalmamalı. Sessiz kalmak, şiddeti normalleştirmek demektir" diyor. Gerçekten de, Türkiye’de kadınlar arasındaki şiddet vakalarının artmasıyla birlikte, bu konularda toplumsal farkındalık ve kamuoyunda bir tartışma ortamı yaratmak, son derece önemli hale geldi. Zeynep, "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" sorusuyla durumu daha da dramatize ediyor. Bu soru, aslında birçok kadının hayatındaki acıyı ve sesinin duyulma ihtiyacını simgeliyor.
Böyle anların insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğine tanıklık etmek, aslında bu durumu daha çok insanın gözünde görünür kılıyor. Zeynep'in yaşadığı şiddet olaylarının ardından, ilgili yerlere başvurduğunda aldığı tepkiler de, Türkiye’deki adalet sisteminin zayıf yanlarını gözler önüne seriyor. “Ne yazık ki, adalet her zaman yanımızda olmuyor. Yasal süreçler yanımızda değilse, ruhsal olarak bu savaşın ne kadar zor geçtiğini hayal edemezsiniz,” diyor Zeynep, yaşadığı dönemde başvurduğu aşamaları ve karşılaştığı zorlukları dile getiriyor.
Kendi hayatında bastırdığı duyguları bir gün açığa çıkarmak isteyen Zeynep, artık kendisi gibi birçok kadının yaşadığı bu durumları dile getirmekten korkmuyor. Onun için önemli olan, yaşadıklarını anlatmak ve benzer durumlardaki kadınlara cesaret vermek. Ancak bu süreçte, sembol olarak kalmak istemiyor. “Ölümümden sonra adım duyulsa bile bunu istemiyorum. Yaşamak istiyorum, benim gibi birçok kadın yaşamak istiyor,” diyor Zeynep. Onun isyanı, sadece kendi yaşamı için değil, toplumun tüm kadınları için bir mücadele haline geliyor. Zeynep, yaşadığı tüm deneyimlerin topluka bir mesaj niteliği taşıdığını vurguluyor.
Sonuç olarak, Zeynep’in hikayesi, kadınların yaşadığı zorlukları ve adalet arayışını gözler önüne seriyor. Toplum olarak, Zeynep gibi kadınlara sahip çıkmanın önemi büyük. Her birey, kadınların yaşadığı bu şiddet ve adalet arayışını görmezden gelmeden, seslerini duyurmak için çaba sarf etmelidir. Çünkü her Zeynep, belki de bir gün kendi isyanıyla hayat kurtarabilir. Onların sesi, toplumu daha adil ve daha duyarlı bir yer haline getirmek için son derece önemlidir.